Üniversitelerin ürün temelli ve gerek bilgi temelli üretimleri neden yok?







Bu satırlarda size defalarca üniversite kavramını ve bu kavramın kapsamını yazmaya çalıştım. Her seferinde her yazımda çok güzel tepkiler almanın verdiği etkiyle daha da fazla bu konuyu yazdım. Ama sanırım üniversite kavramını ve üniversitelerin anlamını pek anlatamadım. Üniversite kavramını içerik , işleyiş, etki ve kapsam olarak bir daha tanımlamak gerektiğine inanıyorum.





Üniversite, bulunduğu bölgeden başlayarak genişleyen bir evrene değer katma vizyonunu taşıyan kurumdur. Bunun örnekleri dünyanın gelişmiş ülkelerinde var. Örneğin Standford'un başta silikon vadisi, sonra ABD, sonra da tüm dünyaya sağladığı katkıları buluşları ve markaları düşünün. Stanford sayesinde tüm dünyanın yarattığı katma değeri düşünün, işte üniversite budur. Şimdi Türkiye'ye dönün ve üniversitelerin katkılarını hesaplayın "0" a yakın. Peki üniversitelerimiz neden bu adımları atmıyorlar. Gerek ürün temelli, gerek bilgi temelli üretimleri neden yok. Bunun tek ve en önemli sebebi kapalılık ve üniversitelerin toplumsal bağının kopukluğudur. Üretmek yerine aktarmak, üretmek yerine eleştiri kültürü maalesef Türkiye'yi esir almış durumda. Üniversiteler adeta birer kale, erişilemez, önünde tapılası kurumlara dönüşmüş





Türkiye'de, peki katkıları?





Bu girdaptan kurtulabilir miyiz? Çok kolay değil bunun için tepeden tırnağa değişim şart. Bu konuda söylenecek çok şey var. Ama isterseniz bu tünelin ucundaki birkaç zayıf ışığı size aktarayım. Geçtğimiz hafta bir lansman yapıldı. Bir üniversitemiz "markalama merkezi" kurdu. Bu merkezin lansmanında dünyanın en büyük 500 markası içinde hiç Türk markası olmamasından, marka yaratma kültürüne çok şey anlatıldı. Birkaç marka hikayesi de dinledik. Bu merkez ile Türkiye'de marka yaratmak isteyen, markasını küresel alanda büyütmek isteyenlere danışmanlık verilecek. Şimdi üniversitelerimizin birçoğu bu bizim işimiz değil diyebilirler ama bunu iş edinen bir üniversite çıktı ve BBİ adıyla merkezi kurdu. Kuran üniversite Bahçeşehir üniversitesi.





Yine bu hafta ülkemizde, dünyanın teknolojide yeni rotalarından birisi olarak gösterilen ve en son Facebook'un Oculus firmasını 3 milyar dolara satın alması ile daha hızlı ivmelenen VR sanal gerçeklik laboratuvarı açılıyor. Dünyada bu işin öncüleri önümüzdeki 10 yıl VR teknolojilerinin 50 milyar dolar (Türkiye bütçesinin 8'de 1'i kadar) büyüceğini öngörüyorlar. Üstelik bunu bir şirket değil bir üniversite dünyanın en büyük oyun şirketi CRYTEK ile birlikte yapıyor. Üniversitenin adı Bahçeşehir Üniversitesi, bence takip edin 19 ocak Salı saat 11'de Galata kampusunde olacak.





Şimdi bu işlere bakınca üniversitenin tanımı değişiyor, öğrencilerin puanlar alıp üniversitelere gitmesi ders görüp diploması alması açısından bakıldığında üniversitenin tanımı değişiyor. Burada yeni nesil üniversitelerin yarattığı tanım üreten ve öğrenciyi de işin içine katan sistem, üniversiteleri öğrenci, sınıf gibi kavramlardan kurtarıp üretim alanına dönüşmesini sağlıyor. Sınıfların yerini lablar ve ofisler, notların yerini patentler ve startup'lar alıyor.





İşte üniversite budur. Bu sistemde üniversite mabed olmaktan , öğretim üyeleri bilgi ışığı olmaktan çıkıp, üreten insanlar olmaya başlıyor. O zaman herkes katma değer yaratıyor. Üniversite akademisyenlerininde başka işlerle uğraşmak yerine üretmek gibi çok değerli bir işi oluyor. İşte bu yüzden memkelet olarak tüketen değil üreten üniversiteler tek çıkış yolumuzdur. Bunun da başlangıcını yukarıda söylediğim gibi birkaç üniversite yapıyor yeter ki onlara sahip çıkın.